Beyin ve Sinir Cerrahi

Beyin ve Sinir Cerrahi

Beyin ve sinir cerrahisi, sinir sistemi bozukluklarının tedavisini yapan bir cerrahi uzmanlık dalıdır. Beyin ve sinir cerrahisi tıbbın en fazla tecrübe gerektiren alanlarından birisidir.

Beyin ve Sinir Cerrahisinin Başlıca İlgi Alanları

  • Beynin tümörleri 
  • Omurga ve omurilik tümörleri
  • Anevrizma
  • Boyun damarlarındaki daralmalar  
  • Bel fıtığı 
  • Beyin kanamaları 
  • Epilepsi
  • Parkinson
  • Skolyoz
  • Sinir sıkışmaları
  • İnme

Beyin Tümörleri

Beyin tümörü, beyindeki hücrelerin anormal veya kontrolsüz büyümesini ifade eder. Beyin tümörlerinde en sık görülen belirtiler şunlardır: 

  • Baş ağrısı
  • Görme bozuklukları
  • Epilepsi benzeri bayılmalar
  • Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler 
  • Şiddetli kusmalar
  • Kişilik bozuklukları, ruh halinde önemli değişiklikler
  • Halsizlik ve uyuşma
  • Kasılmalar
  • Anlama zorlukları
  • Denge kayıpları

Beyin tümörleri iyi huylu ya da kötü huylu olabilir. İyi huylu beyin tümörlerinin genel özellikleri şunlardır:

  • Genellikle cerrahi operasyon ile çıkarılabilirler ve yeniden ortaya çıkmazlar.
  • Çevrelerindeki beyin dokusunun içine yayılım göstermezler. 
  • Çevrelerinde alana yaptıkları baskı nedeniyle bazen hayatı tehdit edecek durumlara neden olabilirler.
  • İyi huylu bir beyin tümörü nadir de olsa, kötü huylu bir beyin tümörüne dönüşebilir.

Kötü huylu beyin tümörleri ise aşağıdaki özelliklere sahiptir:

  • Kanser hücreleri içerirler.
  • Hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokunun içine sızarlar.
  • Bazen omuriliğe hatta bedenin diğer organlarına da yayılabilirler yani metastaz yaparlar.

İyi huylu ya da kötü huylu olsun beyin tümörlerinde en iyi tedavi yöntemi her zaman cerrahi tedavidir. 

Omurga ve Omurilik Tümörleri

Omurga ve omurilik tümörleri, omurga ve omuriliği oluşturan kemiklerde ya da sinir veya diğer yumuşak dokularda ortaya çıkan tümörlerdir. Omurilik tümörleri omurga ve omuriliğin yapısını oluşturan hücrelerden kaynaklanabileceği gibi vücudun diğer taraflarında gelişen tümörlerin (meme, prostat, akciğer vs.) omurgaya sıçraması ile de oluşabilirler.  

Omurga ve omurilik tümörlerinin de diğer tümörlerin çoğunda olduğu gibi tam olarak nedeni bilinmemektedir. Genetik faktörler, bazı kimyasallara maruz kalınması, radyasyon alınımı, virüsler bu tümörlerin oluşumundaki başlıca risk faktörleridir. 

En sık görülen belirtiler şunlardır:  

  • Ağrı, özellikle de sırt ağrısı en sık rastlanan şikayettir ve genellikle istirahatle geçmez.  
  • Ateş ve kilo kaybı, halsizlik 
  • Kollarda ve bacaklarda güç kayıpları, uyuşma hissi 
  • İdrar kaçırma, dışkı kontrolünü sağlayamama 
  • Cinsel fonksiyon kaybı 
  • Reflekslerde bozulmalar 
  • Hissizlik, yatağa bağımlılık 
  • Çocuklarda beceriksizlik, güçsüzlük, düşme atakları 

Radyolojik görüntüleme yöntemleri omurilik ve omurga tümörlerinin tanısında esastır. Tümör tespit edildiğinde tipini ve kaynağını belirlemek için biyopsi yapılmalıdır.

Omurilik ve omurga tümörleri, beyin ve sinir cerrahisi, nöroloji, radyasyon onkolojisi, medikal onkoloji, patoloji gibi branşların birlikte karar vererek tedavi ettikleri tümörlerdir. Tümörün yeri ve tipi tespit edildikten sonra cerrahi girişim, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi yöntemler tek veya bir arada kullanılabilir. 

Anevrizma

Beyin damarı anevrizması, beyin damar yapısındaki zayıflama ile ortaya çıkan ve kalıcı olan bir balonlaşmadır. 

Beyin anevrizmalarının oluşumunda genetik faktörler, yaş, cinsiyet önemli bir rol oynar. 

Beyin anevrizmalarının %90’ından fazlası, anevrizmanın yırtılıp kanaması ile ortaya çıkar. Söz konusu kanama ağır bir beyin kanamasıdır. Anevrizma kanaması %50’lere varan oranlarda ölümcül seyreder. Anevrizma kanaması sonrası yaşamını sürdüren hastaların % 25’şinde kalıcı nörolojik bozukluklar, kısmi felç vb. vücut fonksiyonlarında bozulma meydana gelir. 

Anevrizmalar genellikle kanama olmadan belirti vermezler. 

Bir beyin damarı anevrizması sonucu kanama oluştuğunda ani, daha önce hiç yaşamadığı derecede şiddetli, hiçbir şekilde hafiflemeyen bir baş ağrısı ile kendini gösterir.  Bu ağrıya bulantı ve kusma, ensede kişinin başını eğemeyeceği derecede sertleşme, ışığa karşı hassasiyet, his kayıpları eşlik eder. 

Günümüzde anevrizma tanısı almış hastalar için üç önemli tedavi seçeneği mevcuttur:

  • Gözlem ve cerrahi olmayan tedavi (yalnızca takip)

Yırtılmamış bir beyin anevrizmasının tek tedavisi tıbbi tedavidir. Tıbbi tedavi de kan basıncı kontrolü esas teşkil eder. Kan basıncının kontrolü amacıyla kan basıncını düşüren ilaçların alımının planlanması ve uygun bir diyet ve egzersiz programıyla da tedavinin desteklenmesi önemlidir.  .

  • Cerrahi tedavi ve anevrizmanın kapatılması (kliplenmesi) 

Kalıcı bir tedavi yöntemidir. Kafatasında küçük bir pencere açılarak anevrizmanın boyun kısmı ile ilgili damar arasına metal bir klip yerleştirilir böylece anevrizma içine kan girişi engellenir. 

  • Damar içi (endovasküler) tedavi ile stentleme ve tıkama 

Endovasküler anevrizma tedavisi, anjiyografi cihazı kullanılarak, anevrizma içine çok ince çaplı kateterlerle ulaşılıp, anevrizma kesesinin koil denen çok yumuşak yapıda metal tellerle doldurulması ve anevrizma içine kan girişinin engellenmesi esasına dayanır. Anevrizma tedavisinde dünyada en yaygın olarak kullanılan yöntemdir.

Boyun Damarlarındaki Daralmalar  ( Karotid Stenozu)

Karotis stenozu boyundaki şah damarın daralmasını veya tıkanmasını tanımlar. Şah damarı beyine kan sağlayan ana damardır.  Beyine giden kan akımı kesildiğinde beyinin besin ve oksijeni kesilmiş olur ve inme meydana gelir. Eğer kan akımı tekrar sağlanmazsa beyin hücreleri kısa sürede ölürler ve devamlı bir beyin hasarı ortaya çıkar. 

Karotis stenozu ile risk faktörlerinin başında yaş, hipertansiyon, sigara kullanıımı, yüksek kolesterol, diyabet ve obezite gelmektedir. 

Çoğunlukla belirti vermez. 

Karotis arterindeki daralması %50 den daha az ise  pıhtılaşmayı engelleyici ve kanı sulandıran ilaçlar verilir.  Eğer daralma %70’ in üzerinde ise en etkin tedavi yöntemi cerrahi tedavidir. 

Bel Fıtığı

Omurganın bel kısmında 5 adet omur kemiği ve bu kemikler arasında da özel bir bağ dokusu olan, disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Bel fıtığı bu disklerin dışarıya doğru taşarak sinirleri sıkıştırması ile oluşur.

Bel fıtığının oluşumunda rol oynayan faktörlerin başında günlük aktiviteler esnasında yapılan bilinçsiz hareketler, aşırım kilo, hareketsizlik ve disk dejenerasyonunu artıran sigara içimi gelmektedir. 

En sık görülen belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Bel ve bacak ağrısı
  • Hareket kısıtlılığı 
  • Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalanma
  • Kuvvet kaybı

Başlangıç aşamasında bir fıtık için ameliyat önerilmez. Kişinin kas gevşetici ilaçlar alması, belirli hareketlerden kaçınarak sıklıkla istirahat etmesi önerilir. Eğer fıtık ilerlerse uzman eşliğinde fizik tedavi yapılması doğru olacaktır. Fizik tedaviye rağmen düzelme sağlanmazsa cerrahi tedavi yapılmalıdır. Günümüzde sıklıkla kullanılan microcerrahi yöntemde uygulamalar, ameliyat mikroskobu eşliğinde gerçekleştirilir. Hastanede bir gün kalınır. Nüks ve komplikasyon oranı çok düşüktür.

Beyin Kanamaları

Beyin kanaması beyin içindeki atar damarlardan birinin yırtılması nedeniyle beyin içine kanama olması demektir. 

İki tip beyin kanaması vardır: Beyin içine kanama (intraserebral) ve beyin zarlarının altına (subaraknoid) yani beynin çevresine kanama.

Beyin içine olan kanamaların en sık rastlanan nedeni yüksek tansiyondur. Beynin zarlarının altına olan kanamalar ise  çoğunlukla beyin içinde var olan bir anevrizmanın yırtılması ile oluşur.  

En sık rastlanan bulgu ani başlayan baş ağrısıdır. Bulantı ve kusma da baş ağrısına eşlik edebilir. Giderek komaya kadar gidebilen bilinç bozuklukları görülebilir. Görme bozuklukları, çift görme, görmede kör noktaların olması veya tek gözde ani görme kaybı da ortaya çıkabilir. 

Beyin kanamalarını önlemenin en etkili yolu kan basıncını kontrol altına almak ve normal sınırlar içinde tutmaktır. 

Epilepsi

Epilepside, beyni oluşturan hücrelerin, geçici anormal elektrik yayılması sonucu, aşırı uyarılmasıyla nöbetler halinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastada belirli bir süre için bilinç kaybı, vücutta kasılma, bayılma, idrar kaçırma, el kol atması vb. davranış, duygu, hareket veya algılama bozuklukları görülür. 

Uzun süreli tedavi gerektiren bu hastalık yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Epilepsi kontrol edilemediyse ve ilaç tedavisinde başarısız olunmuşsa cerrahi yöntemlere başvurulur. 

Başlıca iki tipte epilepsi cerrahisi yöntemi vardır. İlki epileptik odağın kendisinin kaldırılmasıdır (rezektiv cerrahi). Diğeri ise nöbet yayılım yollarının kesilmesi yoluyla nöbetlerin yayılmasını, sıklık ve şiddetini azaltmaya yönelik olan cerrahi yöntemidir (fonksiyonel cerrahi, palyatif cerrahi). 

Parkinson

Parkinson ileri yaşlarda görülen bir rahatsızlıktır. Görülme sıklığı 60 yaşın üzerinde artmaktadır. Ancak tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmemektedir. Parkinson, hareket bozukluklarına ve istem dışı hareketlere yol açar. Hastalık; ellerde ve ayaklarda titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik ve yürüme güçlüğü ile karşımıza çıkar..

Parkinson’da ilk uygulanacak tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. İlaca rağmen hastalık kontrol altına alınamazsa, yani ilaç tedavisi tıkanırsa işte o zaman ameliyat seçeneğini gündeme gelir. 

Parkinsonun cerrahi yöntemle tedavisinde uygulanan 2 yöntem bulunmaktadır. Eğer hastalığın bulguları tek taraflı ise; lazere benzeyen bir yöntemle yakma tekniği uygulanır.  Ama hastalık bulguları iki taraflı ise beyin pili takılır. 

Skolyoz

Skolyoz omurganın sağa ya da sola eğriliğine verilen genel isimdir. Skolyoz erken dönemde genellikle belirti vermez, ilerledikçe aşağıdaki belirtiler oluşur: 

  • Bir omuzun diğerinden daha yüksekte olması 
  • Kollar yanlara sarkıtıldığında, bir tarafta kolla gövde arasında daha fazla boşluk olması 
  • Bir kalçanın diğerine göre daha yüksek ya da daha belirgin görünmesi

Skolyozun genetik kaynaklı olabileceğini gösteren bazı kanıtlar bulunmakla beraber yapılan tüm çalışmalara rağmen skolyoza neyin neden olduğu tam olarak bilinmemektedir. 

Skolyozda tedavi, skolyozun tipine ve büyüklüğüne göre değişklik gösterebilmekle beraber  en sık uygulanan  tedavi seçenekleri şunlardır:

  • Gözlem: 20 derecenin altında ve iskelet gelişimi tamamlanmaya yakın hastalarda sadece gözlem ve belirli aralıklarla kontrol yeterlidir. 
  • Korse Tedavisi: Korse özellikle eğimin 25 derecenin üstünde olduğu ve büyümenin devam ettiği çocuklarda etkilidir. 
  • Cerrahi Tedavi: Eğim 50 derece üzerinde ve çocuk hala büyüyorsa cerrahi kaçınılmazdır. 

Sinir Sıkışmaları

Sinir sıkışmalarının sık karşılaşılan hastalıklar grubundadır.. Sinir sıkışma nedenleri aşağıda sıralanmıştır:

  • Travma ve kırıklar
  • Sinirlerin etrafında oluşan kistler ve tümörler
  • Doğumsal nedenler
  • Romatizmal hastalıklar, tiroid hastalıkları, diabet, diğer nörolojik hastalıklar, hematolojik hastalıklar, gut
  • Alkolizm, sigara kullanımı, obezite gibi etkenler
  • Gebelik, menapoz gibi hormonal değişiklikler 
  • Meslek hastalıkları (tekrarlayıcı ve zorlu eklem hareketleri)
  • Yanmalar

Sinir sıkışmaları içinde en sık görüleni “Karpal Tünel Sendromu” olarak bilinir ve el bileğiyle birlikte el parmaklarını etkiler. Elin ilk dört parmağına giden sinirin el bileği hizasında sıkışmasıyla ortaya çıkan bu rahatsızlık en çok kadınlarda ve mesleği gereği ellerini çok kullananlarda görülür. En önemli belirtisi el uyuşmalarıdır. Bazen ağrı da olabilir.  Hastalar ellerini silkeleyince rahatladıklarını belirtir. Zamanla el parmaklarının kuvveti azalır, elde tutulan eşyalar düşmeye başlar. 

Özellikle sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde ve ağır işlerde çalışanlarda ayak bileğinde ve ayak parmaklarında benzer bir durum gelişir ve “Tarsal Tünel sendromu” olarak adlandırılır..

EMG adı verilen hassas bir sistemle sinir iletilerinin ölçülerek, sinir sıkışmasının seviyesi tespit edilir. Çok ilerlemiş olmayan ve henüz kuvvet kaybının gelişmediği durumlarda fizik tedavi yöntemlerine başvurulur. İlerlemiş durumlarda ise cerrahi yöntemlere başvurulur. 

Fonksiyonel Nöroşirürji 

  • Trigeminal Nevralji 

Trigeminal nevralji olabilecek en şiddetli ağrılardan biri olarak bilinir ve otuz yaş altında çok nadir olarak görülür. 

Trigeminal nevralji, direkt olarak beyinden çıkan 12 çift sinirden biri olan trigeminal sinirin etrafındaki damarsal oluşumlardaki yapısal farklılıklar ve bozukluklardır. 

Trigeminal nevraljide tedavisinde ilk basamak ilaç tedavisidir. İlaç tedavisi yeterli ağrı kontrolü sağlayamadığında ya da etkisini yitirdiğinde sinirin iletisinin kesilmesi amacıyla gliserin enjeksiyonu yapılır ya da ağrıyı ileten lifler yakılır. Cerrahi yöntemle tedavide ise beyin sapında sinir üzerindeki baskının ortadan kaldırılır. 

  • Spastisite cerrahisi 

Spastisitede kaslar devamlı kasılmış haldedir. Kasılmadan dolayı katı veya gergin olan kaslar yürüme, hareket ve konuşma gibi normal aktiviteleri engeller. 

Spastisitede uzuvları bükememe, alışılmadık açılarda bükülü kalmış eklemler, kollar veya bacakların çaprazlanması, konuşma problemlerini içeren pek çok belirti mevcuttur. Uzun vadede spastisite, kasların eklemleri büzüp tek bir pozisyonda kalıcı olarak sabitlemesine yol açabilmektedir.

Spastisitede fiziksel terapi önemli bir tedavidir.  İlaç tedavisi ise ağızdan verilerek ya da direk olarak ilgili bölgeye ilaç enjeksiyonu ile yapılabilir. Şiddetli kronik spastisite için cerrahi tedavi uygulanmalıdır. 

  • Yüz Seğirmeleri  

Yüz seyirmeleri yüzdeki kasların aralıklarla ve ağrısız bir biçimde istem dışı kasılmalarını ifade eder. Tipik olarak gözün etrafında başlar ve daha sonra ağız etrafındaki diğer yüz kaslarına sirayet eder. Seyirmeler bir dakika veya birkaç dakika sürebilir. 

Yüz seyirmelerinde hafif vakalarda ilaç tedavisi ve botoks sıklıkla uygulanır. Botoks tedavisinin başarısız olduğu durumlarda ya da ilerlemiş ve klinik vakarlarda cerrahi yöntem tercih edilir. 

İnme

Beyne gelen kan akımı, beynin içindeki ya da boyundaki kan damarlarında oluşan bir tıkanıklık nedeniyle, herhangi bir şekilde kesintiye uğradığı zaman beyin hücreleri kendileri için gerekli olan oksijen ve besin maddelerini alamazlar. Eğer bu sorun çok kısa bir süre içinde çözümlenmezse kalıcı beyin hasarı oluşur. Beyin hücreleri öldükten sonra yeniden canlanamazlar ve hasar kalıcı olur. 

İki tip inme vardır: İskemik inme ve hemorajik inme. İskemik inme beyne giden kan akımı kesildiği zaman ortaya çıkar. Hemorajik inme beynin içine ya da çevresine kanama olduğunda oluşur.

İleri yaşlarda daha sık görülmesine rağmen inmeler her yaşta oluşabilmektedir.

İnmedeki en temel belirtiler şunlardır:

  • Çok şiddetli baş ağrısı
  • Kafa karışıklığı, kişileri, bulunulan yeri ve zamanı birbirine karıştırma
  • Herhangi bir kolda, bacakta veya yüzde uyuşma, zayıflık veya hareket ettirememe
  • Konuşmanın aniden bozulması
  • Görme kaybı
  • Denge kaybı veya koordinasyon isteyen becerilerin yapılamaması

İnme için çeşitli tedavi seçenekleri vardır. Bunlar kafanın içinde kanamakta olan bir anevrizmanın tamiri, beyin içinde tıkanma yaratan kan pıhtılarının temizlenmesi ya da boyundaki karotis damarlarından kopup beyin içinde tıkanma yaratabilecek plakların temizlenmesidir.

Beyin ve Sinir Cerrahisinde Kullanılan Tanı Yöntemleri

Beyin ve Sinir Cerrahisinde en çok kullanılan tanı yöntemleri şunlardır:

  • BT ( Bilgisayarlı Tomografi)
  • MR Görüntülemesi
  • MR Anjiyografisi ( MRA)
  • Kateter Anjiyografisi
  • Nükleer tıp

BT (Bilgisayarlı Tomografi)

Bilgisayarlı tomografi, x ışınları kullanılarak vücuttaki doku ve organların kesitsel görüntüsünü veren özel bir görüntüleme yöntemidir.  BT ile kemik, yumuşak dokular ve kan damarları da görüntülenebilir.

MR Görüntülemesi

MR iç organ ve dokuları çok net ve ayrıntılı biçimde görüntüleyebilen, ağrısız bir yöntemdir. MR’ da x ısınları yerine radyo dalgaları ve güçlü bir manyetik alan kullanılır.

MR görüntülemesi beyin tümörleri, inmeler ve sinir sisteminin bazı kronik hastalıklarının (örn. multipl skleroz) saptanmasında en duyarlı tekniktir. MR ile gözdeki ya da iç kulaktaki küçük yapılar da incelenebilir.

MR Anjiyografisi ( MRA )

MR anjiyografi, vücuttaki damarların görüntülendiği bir MR çalışmasıdır. MRA’ nin kan damarlarındaki sorunları saptamak ve en iyi tedavi seçeneğini belirlemek açısından çok yararlı bir inceleme olduğu görülmektedir. Bu yöntemde ilaç verilmeden de büyük ana damarlar rahatça görüntülenebilmektedir. Ancak verilen özel ilaçlarla kullanılarak görüntü kalitesi artırılarak damar yapılara ait ince ayrıntılar görüntülenebilir. 

Katater Anjiyografisi

Kateterli anjiyografide incelenecek olan bölgenin atardamarına bir kateter yerleştirilerek X ışınlarıyla görüntülemeyi sağlayan bir madde enjekte edilir.

Nükleer Tıp

Nükleer tıpta radyoaktif maddeler teşhis ve tedavi amacıyla kullanılır. Radyolojide radyasyon kaynağı dışarıda olup, hasta radyasyon kaynağıyla film arasında olur. Nükleer tıpta ise hastadan görüntü alınan radyoaktif maddeler ağızdan veya diğer yollarla hastalara verilerek hastalardan gelen ışınlar tespit edilir. 

Pozitron Emisyon Togorafisi ( PET görüntüleme )

PET, nükleer tıp görüntüleme yöntemlerinin en gelişmiş olanıdır. 

  • PET sayesinde, radyolojik görüntüleme yöntemiyle tespit edilemeyen tümör dokuları saptanarak erken tanı konulabilmektedir. 
  • Bir tümörün iyi huylu ya da kötü huylu PET ile kolaylıkla tespit edilir.
  • Tespit edilen tümörün evresinin tespiti kolaylıkla yapılabilir.
  • Tedavi sonrası yapılan tarama ile tedavi öncesi yapılan tarama karşılaştırılarak tümörün yapılan tedaviye yanıtı değerlendirilebilir. 
  • Radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi operasyon sonrasında o bölgedeki canlı tümör dokusunun ayrımını yapmak da bu sistemin avantajlarındadır.
  • Ayrıca hastalığın tekrarlamasının değerlendirilmesi, eğer tekrar varsa yerinin tespiti yapılabilir.  

Beyin ve Sinir Cerrahisinde Kullanılan Tedavi Yöntemleri

Beyin ve Sinir Cerrahisinde en çok kullanılan tedavi yöntemleri şunlardır:

  • Mikro Cerrahi
  • Gamma Knife
  • Endovasküler Cerrahi

Mikrocerrahi

Mikrocerrahi, tanım olarak mikroskop altında yapılan cerrahi girişimleri kapsamaktadır. Mikroskop ile dokuların ameliyat esnasında daha net ve ayrıntılı görülebilmesinin sağlanması ile çok daha küçük ameliyat kesileri ile çalışabilmek mümkün olmuştur. Bu sayede sağlam dokulara cerrahi müdahale sırasında en az zarar verilerek ve sorun olan dokuya tam müdahalede bulunularak ameliyatın başarısı artmaktadır. 

Günümüzde beyin cerrahisi ameliyatlarının önemli bir kısmı mikrocerrahi tekniklerle yapılmaktadır. 

Gamma Knife

Gamma knife beyin cerrahlarının beynin anormal alanlarında, herhangi bir kesiye gerek kalmadan ameliyat yapabilmelerine olanak sağlayan olağanüstü bir yöntemdir. Gamma knife, koordinatları belirlenmiş hastalıklı beyin dokusunun, gamma ışınları ile yok edilmesini sağlayan bir tedavi sistemidir. Bu cerrahi yöntemde tedavi tek seansta tamamlanır. Genellikle açık beyin cerrahisinin mümkün olmadığı ya da yüksek risk taşıdığı durumlarda tercih edilen bir yöntemdir.

Endovasküler Cerrahi

Anevrizmanın bulunduğu bölge nedeniyle hastanın zarar görme riski olduğu vakalarda endovasküler tedavi uygulanır. Bu yöntemde mikrokateter yardımıyla kasıktan anjiyo yapar gibi girilerek beyindeki anevrizma bölgesine ulaşılır. Ardından anevrizma kesesi ‘koil’ adı verilen çok ince tellerle tümüyle doldurularak dolaşım dışı bırakılır. Bu sayede kan anevrizmanın içine giremediği için kanama riski önlenmiş olur.

Let's get in touch

Give us a call or fill in the form below and we will contact you. We endeavor to answer all inquiries within 24 hours on business days.